MASTAURA ANTİK KENTİ
Yeri Konumu ve Topografyası
Mastaura Antik Kenti Aydın İli, Nazilli İlçesi’nin 3 km. kuzeyinde Bozyurt ve Eycelli Mahalleri arasında uzanan dar bir vadi içinde yer almaktadır. Büyük Menderes Vadisi boyunca uzanan ve Ege kıyıları ile Anadolu içlerini bağlayan doğal güzergâh üzerinde yer alan kent, Antik dönemde, batıda, kıyı kentleri Miletos ve Ephesos’tan başlayıp, Tralleis ve Nysa üzerinden gelen, Hierapolis ile Laodikeia’dan devam ederek, doğuya doğru Anadolu’nun içlerine uzanan Caput Via yolunun önemli kentlerinden birisi olmuştur. Ayrıca kent kendi bölgesel coğrafyası içinde kavşak noktası sayılabilecek konumdadır. Kentin karşısında ovanın diğer tarafında Harpasos Çayı (Arpas Çayı/Kemer Çayı) yer almakta, bu çay boyunca uzanan vadi Karia içlerinden Maiandros ovasına bağlantıyı sağlayan önemli güzergâhlardan birisidir. Aynı şekilde, Mastaura’nın hemen yanı başında, yaklaşık 6 km. doğusunda yer alan ve Mesogis’i (Aydın Dağları) geçerek kuzeye doğru uzanan Kestel Vadisi vardır. Kestel Vadisi ise Lydia içlerinden Maiandros ovasına geçişi sağlayan doğal bir güzergâhtır. Dolayısıyla, hem güneyden Karia Bölgesi’nden ve kuzeyden Lydia Bölgesi’nden gelen yolların kesiştiği bir noktada olması, hem de Maiandros (Büyük Menderes Nehri) boyunca uzanan doğu-batı akslı ana yol üzerinde olması Mastaura’nın bölge içinde önemli bir konumda yer aldığını göstermektedir.
Resim 1. Barrington Atlas’tan alınmış, Mastaura ve komşu yerleşimleri gösteren harita.
Yüksek tepelerin çevrelediği bir vadi içinde olmasıyla kent korunaklı doğal bir topografya sahiptir. Messogis’in (Aydın Dağları) güney eteklerinde, ovanın kenarında kurulan kentin içinden Maiandros’un (Büyük Menderes Nehri) kuzey kollarından birisi olan ve antik ismi Khrysaoris olan Mastavra Deresi geçmektedir. İçinden geçen dere sayesinde su sıkıntısı çekmediği anlaşılan kentin hem kent içi, hem de çevresi sulak ve bereketli bir araziye sahiptir.
Resim 2. Mastaura Antik Kenti’nin kurulduğu vadiden genel görünüm.
Antik Kaynaklarda Mastaura
Sınırlı sayıda da olsa, birkaç antik kaynak Mastaura ile ilgili bilgiler sunmaktadır.
Strabon Büyük Menderes Nehri boyunca yer alan yerleşimleri saydığı pasajda, bölgeden bahsederken, bu civarda nehrin bir tarafında Koskinia ve Orthosia, diğer tarafında Nysa, Briula, Mastaura ve Akharaka yerleşimlerinin olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla kentin lokalizasyonu ve konumu üzerine net bilgiler vermektedir. Plinius ise, bölgesel mahkemeleri ve bu mahkemelerin bakacağı kentleri anlattığı pasajda Ephesos’un bölgenin yargı merkezi olduğunu dile getirmekte, Ephesos Conventusu’na bağlı kentleri sıralarken Mastaura’nın da adını saymaktadır. Dolayısıyla MS 1. yy.da Mastaura’nın Ephesos Conventusu’na bağlı bir kent olduğu anlaşılmaktadır.
Antik yazarlar arasında Mastaura hakkında en kapsamlı bilgiler veren kişi Bizanslı Stephanos’dur. Ethnika adlı eserinde Mastaura’nın bir Lydia kenti olduğunu, kentin isminin peri Ma’dan türediğini, dolayısıyla mitolojik bir kökenden geldiğini belirtir. Yazara göre Ma, Zeus’un annesi tanrıça Rhea’nın yanında gezen perilerden birisidir ve Zeus, bebek Dionysos’u Hera’nın lanetinden koruması ve yetiştirmesi için bu periye emanet etmiştir. Aynı zamanda Lydialıların Rhea'yı Ma diye adlandırdıklarını ve boğalar kurban ettiklerini aktarmaktadır. Bizanslı Stephanos bize kentin ortasından Khrysaoris adında bir akarsu geçtiğinden de bahsetmektedir. Bizanslı coğrafyacı Hierokles Bizans Devletinin idari bölümleri üzerine yazdığı Synekdemos adlı eserinde Asia vilayetindeki şehirlerin listesini verirken Mastaura kentini ve hemen yanı başında yer alan Nysa kenti ile Anineta kentini art arda sıralar, dolayısıyla Nysa, Mastaura ve Anineta kentlerinin komşu olduğu Erken Bizans Dönemi kayıtlarında geçmektedir.
Şehir, Hristiyanlık ile birlikte adından söz ettirmeye devam eder ve çeşitli konsil listelerinde Mastaura piskoposlarının adı geçmektedir. 431 yılındaki I. Ephesos ve 449 yılındaki II. Ephesos Konsillerinde Mastaura’yı Theodosios temsil etmiş, Theodosios’un yerine geçen Sabatios 451 yılındaki Kalkhedon Konsili’nde Pitane'den Piskopos Hesperios'tan kendisini temsil etmesini istemiştir. 680'de III. Konstantinopolis Konsili’ne Mastaura adına Piskopos Theodoros katılmış, 787'deki II. İznik Konsili’nde ise Constantinos görev almıştır. 879-880 tarihli IV. Konstantinopolis Konsili’nde Mastaura adı geçmekle birlikte, hangi Mastaura olduğu tartışma konusudur, Lykia’daki Mastaura olabileceği de düşünülmektedir. Dolaysıyla bu çalışmaya konu olan Maiandros kenarındaki Mastaura kenti dışında Mastaura adında başka antik yerleşimler de vardır. Lykia Bölgesi’nde ve Mysia Bölgesi’nde Mastaura adında küçük yerleşimler olduğu bilinmekte, lokalizasyonları tam olarak yapılmamış olmakla birlikte kayıtlarda adları geçmektedir.
Mastaura İsminin Anlamı ve Kökeni
Mastaura isminin anlamı ve kökeni hakkında günümüze kadar çeşitli değerlendirmeler yapılmış, tartışmalı görüşler ileri sürülmüştür. En yaygın kanı Bizanslı Stephanos’un aktardığı gibi Lydialı Tanrıça Ma’dan adını aldığı yönündedir. Kentin isminde geçen “taura” ifadesinin ise Lydia dilinden geldiği ve “kent, şehir” anlamı taşıdığı, dolayısıyla kentin adının “Ma’nın Kenti” gibi bir anlam taşıdığı düşünülmektedir. Kimi araştırmacılar ise Mastaura isminin Hitit kayıtlarında adı geçen Seha Ülkesi yöneticisi, Arzawa prensi Masturi ile ilişkili olabileceğini dile getirmiştir. Mastaura halkının yerel bir kökenden geldiği, Lydialılar üzerinden Luwilere kadar uzandığını düşünmek mümkündür.
Mastaura Araştırma Tarihçesi
Mastaura’nın araştırma tarihçesini incelediğimiz zaman, Avrupalı seyyahların kenti ziyaret ettiği ve değerli bilgiler verdiği görülür. İngiliz gezgin Pococke 1739 yılında Şubat Ayının son günü Nazilli’ye gelmiş, burada birkaç gün konaklamış ve çevredeki tarihi yerleri gezip, kısa notlar tutmuştur. Ağırlıklı olarak yörenin en önemli antik yerleşimi olan Nysa kentinden bahsetse de, Mastaura hakkında da bilgiler vermektedir. Günümüzden 280 yıl önce bir seyyah tarafından tutulmuş olan bu notlar, Mastaura hakkında modern zamanlara ait en eski kayıtlar olması nedeniyle önemlidir. Pococke, tepelerin arasında küçük bir yerleşim olduğunu, buraya halkın Mastaura Kalesi dediğini belirtir. Antik kalıntılar arasında Mastauralı bir kişiden ve Nysa halkından bahseden bir yazıt gördüğünü yazmıştır.
İngiliz Gezgin Hamilton 15 Ekim 1836 tarihinde Nazilli’ye gelir, 16 Ekimde, bütün gününü ayırıp, Mastaura’yı gezer ve buranın o günkü durumu hakkında kıymetli bilgiler kaydeder. Nazilli’nin kuzeyinde 2-3 km mesafede Antik kalıntılar olduğunu, orada halen 15-20 hanenin yaşadığı Mastavra adında küçük bir köy olduğunu öğrenip, gezmeye gider. Köyde yörenin önemlisi şahsiyetlerinden birisi olduğunu söylediği Halil Bey’in konağını gördüğünü belirtir. Antik coğrafyacılara atıfta bulunarak gezdiği yerin antik Mastaura kenti olduğunu, daha önceden Pococke’nin de bu kenti ziyaret ettiğini dile getirir. Hamilton Mastaura’yı detaylıca gezmiş, büyük bloklardan örülmüş duvar parçaları, çeşitli binalar için inşa edilmiş kemerler ve tonoz kalıntıları, ağaçlarla kaplı bir amphitiyatro binası gördüğünü not etmiştir. Mastaura’nın kuzeydoğusunda yer alan Bizans kalesinin olduğu tepeye tırmanmış, gördüğü kalıntıların Bizans Döneme ait olduğunu belirtip, burasının kentin Akropolü olabileceğini önermiştir. Daha sonra Nazilli’ye döndüğünde çarşıda gezerken bir cami avlusunda yivli sütun parçalarına rastladığını, çarşıda pek çok yerde yazıt bulduğunu ifade eder. Günümüzde nerede olduğu bilinmeyen bir lahidin üzerindeki yazıtı kopyalayıp, kitabında yayınlamış, böylece Mastaura’ya ait ilk kayıtların oluşmasına katkı sağlamıştır.
19. yy. seyyahlarından araştırmacı Texier eserinde kısaca Mastaura’dan da bahseder, Nazilli’nin doğusunda Mastauro adlı bir köy olduğunu, eski Mastaura kentinin burada olduğunu ve Khrysaoris adında bir derenin aktığını belirtir. Pococke’ye ve Hamilton’a atıfta bulunarak amphitiyatro ve Bizans Kalesi kalıntılarından söz edip, Mastaura’nın konsil listelerinde yer aldığının yazmaktadır. Antik kentin terk ediliş ve yıkılış sürecini kendince yorumlayan Texier, Mastaura gibi küçük şehirlerin Timur saldırılarıyla zayıfladığını, depremler ve veba hastalıklarıyla tamamen yıkıma uğradığını ileri sürmektedir.
19. yy. sonlarında Anadolu’un tarihi coğrafyasını hakkında kapsamlı bir çalışma ortaya koyan Ramsay eserinin pek çok yerinde Mastaura’nın lokalizasyonu hakkında bilgiler vermektedir. Antik yazarların kentleri sıraladığı listeleri dikkate alarak, komşu kentlerin sırasının Nysa, Mastaura, Anineta ve Brioula şeklinde olduğunu vurgular, bu sıralamaya göre kentin modern Nazilli yerleşiminin hemen yanında olduğunu ve adını Mastavro şeklinde koruduğunu belirtir. Tralleis, Nysa, Mastaura ve Brioula kentlerinin Maiandros Nehri’nin kuzeyinde kaldığını için de Lydia Bölgesi içinde anılması gerektiğini ifade eder.
1907 ve 1909 yılları arasında, Nysa’da kazı ve araştırmalar yapan W. von Diest, bu çalışmalara ilişkin 1913 yılında yayınladığı kitapta, komşu kent Mastaura ile ilgili bilgiler de vermiştir. Ayrıca, Mastaura’nın topografik yapısını gösteren basit bir plan çizmiştir. Kentteki kalıntıların pek çoğu gösterilmemiş olsa da, doğru topografik bilgiler içeren bu basit plan Mastaura’nın literatüre geçmiş ilk ve tek kent planı olmasıyla son derece önemlidir.
1921 yılında Yunan işgali sırasında Yunan askerlerin nezaretinde Nysa ve çevresinde araştırmalar yapan K. Kourouniotis Mastaura’yı da ziyaret edip, kent hakkında bir çalışma gerçekleştirmiştir. Kısaca kenti tanımlamış, az sayıdaki kalıntılar hakkında bilgiler vermiş, Mastaura’ya ait ilk fotoğrafları çekerek, kentin yüz yıl önceki halini belgelemiştir. Söz konusu fotoğraflar Mastaura arşivi için son derece kıymetli görsellerdir.
1992 yılında İngiliz araştırmacılardan oluşan bir ekip Mastaura’nın hemen yanı başında, kentin kuzeydoğunda, yaklaşık 500 m. mesafe uzaklıktaki bir tepenin üzerinde yer alan Bizans Kalesi’nde araştırmalar gerçekleştirmiştir. 24 Nisan-28 Mayıs tarihleri arasında yaklaşık 1 ay süren çalışmada vadi içindeki Antik kent ile ilgili her hangi bir araştırma ve değerlendirme yapmadan, sadece bu kale incelenmiş, kalenin genel planı çıkarılmış, duvarlar ve sarnıçlar belgelenmiştir. Daha sonra bu araştırma kapsamlı şekilde yayınlanarak, Bizans Döneminde inşa edilmiş olan Mastaura Kalesi’nin Ortaçağ tarihi açısından önemli olduğu, bölgenin Türkleşme sürecinde aktif olarak kullanıldığı yönünde değerlendirmelerde bulunulmuştur.
2000-2003 yılları arasında Çine ve Nazilli İlçelerindeki arkeolojik kültür varlıklarına dair envanter çalışmaları yürüten N. Atik ve ekibi Mastaura’yı da ziyaret etmiş, kent hakkında kısa bir değerlendirme yapmıştır. Kentin bir akarsuyun iki tarafına yayıldığını, tonozlarla taşınan teraslar üzerine kurulmuş küçük bir yerleşim olduğunu, yoğun bitki örtüsü nedeniyle yapıların algılanamadığını, çok sayıda kaçak kazı çukuruna rastlanıldığını belirtilmiştir.
Sit Alanı ve Koruma Kararı
Yaklaşık 280 yıldır literatürde yer alan ve çeşitli seyyahların eserlerinde kısaca anlatılan Mastaura Antik Kenti, 2007 yılından itibaren sit alanı ilan edilip koruma altına alınmıştır. Aydın Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 2007 yılında aldığı kararla kent ve çevresi I. Derece ve III. Derece Arkeolojik Sit Alanı olarak belirlenmiştir. Kentin doğu tarafında orman niteliğindeki kamu arazisi dışında, geri kalan kısım köylüler tarafından bağ, bahçe, zeytinlik gibi tarımsal faaliyetler için kullanılmaktadır.
Mastaura Amphitiyatrosu İçin Tıklayınız.